Yine Mi Tekrar

Tek başına camın kenarına oturmuş, yoldan geçen insanları ve arabaları seyrederken dalmış gitmişti. Kardeşinin “Dışarı çıkıp biraz gezelim mi?” demesini hiç duymamıştı bile. Daldığı yerden bakışlarını zorla ayırdı ve kardeşine baktı. Nerdeyse 10 gündüryanındaydı. Annesi onu Leyla yalnız kalmasın diye göndermişti. Kardeşi de yanında olmasına rağmen içinde olduğu bu durum ve hissettikleri hiç geçecek gibi görünmüyordu. Neden yine bu duyguları yaşıyordu?  Hep aynı şeyleri yaşamaktan sıkılmıştı artık. Sadece sevilmek istemiş ancak karşısından sevgi bekledikçetam aksine nankörlük görmeye başlamıştı.  

Her başlangıç güzel oluyor da peki neden böyle devam etmiyor?

Başta ilişkileri güzel giderken neden sonra karşısındaki ondan uzaklaşıyordu?

Artık geçmişte yaptıklarını tekrarlamayacak, karşısındakine daha çok zaman ayıracaktı. Çok yoğun çalışıyordu. Hafta sonları bile işe gidiyordu. Toplantılar, mesailer derken kendine dahi zaman ayıramaz haldeydi. Bunların ilişkiye zarar verdiğinin farkına vardı ve ben artık bunları tekrar etmeyeceğim diye düşündü. Kahve getiren kardeşi onu  daldığı o düşüncelerden uzaklaştırdı.  “Oysa ne zaman arasa ona zaman ayırıyordum.” diye sesli düşünmüş, kelimeler ağzından çıkıvermişti. Kardeşi ablasına bakakaldı. Ne dese bilemiyordu. En son yaşadıkları aklına geldi. İpleri kopartan günü düşündü. Ne olmuştu da o gün çok mutlu olduklarını düşündüğü ilişkisi bir anda bitmişti?

Pencereden göğe baktı. Havanın yavaş yavaş kararmasını izledi. Hava bir anda kararmıyor, yağmur bir anda yağmıyor, mevsim yazdan kışa bir anda dönmüyor, ağaçlar bir anda meyve vermiyor, büyümek isteyen bir çocuk bir anda büyüyemiyor ise…

O zaman benim ilişkim bir anda mı bitmişti?  

Heyecanlandığı, mutluluktan havalara uçtuğu günler geldi aklına. O günlerde yaşadıklarıyla hayat ona işaretler veriyordu da o mu anlamak istemiyordu? Yoğun bir haftanın sonuna gelen Leyla, “Cuma günlerini çok seviyorum” diyordu içinden. O gün, yapması gereken işlerini, içinde bilemediği, anlam veremediği bir coşku ile yapıyordu. Orhan’ı düşündükçe yüzündeki tebessüme engel olamıyordu. Bu, kendi dahil herkesin dikkatini çekmişti. Arkadaşları “Hayırdır Leyla keyfin yerinde sevinçli bir haber mi aldın, yoksa aşık mı oldun?” diyorlardı.  Saatler geçmiş öğleden sonra olmuştu. Tüm işlerini bitirmiş, artık mesainin bitmesini bekliyordu. Saatler geçmek bilmiyordu adeta. Niye bu kadar heyecanlanmıştı ki? İçinde tarif edemediği bir coşku vardı.Mesainin bitmesine on  dakika kalmıştı ama daha fazla bekleyemedi. Arabaya binerek Orhan’ın yanına gitmek için yola koyuldu. Haluk’la olan ilişkisi biteli iki yıl olmuştu. Ayrıldıktan sonra uzun bir süre dünyayla ilişkisini kopartmıştı. İçine kapanmış, kendini işine vermiş ama gülümseyemeyen bir kadın olmuştu. Oysa şirkete ara sıra uğrayan patronun arkadaşıOrhan ona her zaman kibar ve ilgiliydi. Şirketin yemeğinde Orhan’ın samimi, esprili konuşmaları Leyla’nın dikkatini çekmişti. O günden sonra artık sık sık bir araya geliyor birlikte keyifli zaman geçiriyorlardı. Orhan’la geçen zamanları onu hayata yeniden döndürmüştü.Artık görüşme teklifleri Leyla’dan geliyordu. Orhan’ı mutlu etmek için, hediyeler alıyor, onun sevdiği yemekleri pişiriyor, hatta yeni tarifler öğreniyordu. O Cuma’da saatlerce yol gitmişti. Yanına aldığı hediye paketlerine bakarak onu ne kadar mutlu edeceğini düşünüyordu.Leyla önceden alışverişi kendi için yapardı şimdi ise artık önce Orhan’a hediyeler almayı düşünür olmuştu. Buluşma yerine çok az kalmıştı. Arabayı kenara çekti ve makyajını tazeledi ve tekrar yola koyuldu. O sabırsızlıkla buluşacakları yere geldiğinde hala Orhan’ın gelmediğini gördü. Oysa buraya çok yakın oturuyordu. Nasıl vaktinde gelemiyordu ki

İnsan neden gerçeği bildiği halde görmezden gelir?

Orhan geldiğinde yemek yediler ve her zamanki gibi hesabı Leyla ödedi. Ne de olsa Orhan’ın işleri kötü gidiyordu…Zaten işler iyi giderken de hep Leyla öderdi. Leyla Orhan’a aldığı hediyeleri verdi. Orhan onları tek tek inceledi. Kiminin markasını beğenmedi, kimine bu biraz dar mı, bu biraz bol mu, bunun rengi biraz değişik mi diyerek bir kenara bırakıverdi. Oysa Leyla onu mutlu etmek için alışveriş merkezinde kaç saat harcamıştı. Leyla;“bir türlü şu adama bir şey beğendiremiyorum” dedi içinden. Ne olacaktı artık bunların sonu? Nereye varacaktı ilişkileri?  Leyla artık onunla evlenmenin bir yuva kurmalarının vaktinin geldiğini düşünüyordu ancak bu düşünce Orhan da var mıydı?

Onu bunaltmak istemiyordu ama bu hep böyle mi devam edecekti? Bu konu açıldığında Orhan’ın yüzü değişti ve yine mi aynı konu diyerek sert bir tavır takındı. Leyla ağlamaya başlayınca Orhan daha da sinirlenip masadaki bardağı fırlatarak ayağa kalktı.

Leyla bir ayrılığı daha kaldıramam diye düşünerek “Tamam kızma” diyerek onun elini tutmaya çalıştı. Bunu yaparken Leyla onun yaptığı şiddetin bile farkında değildi.  Orhan “Artık seninle uğraşamayacağım” Dedi. Peki, neden böyle olmuştu?

İnsan ilgisini arttırdıkça neden karşısındakini daha çok mutlu edemiyordu?


Çevresinde ki herkes Leyla’yı çok akıllı bulurken, neden ilişkilerinde tam tersi oluyordu?

İnsanoğlu yaptıkça, daha çok yapmak, ilgilendikçe daha çok ilgilenmek, verdikçe daha çok vermek isterken nerede yanılıyordu?

Yorum Gönder

2 Yorumlar

  1. İnsan, yapıp ettiği davranışları ile sadece kendini bu sonuca itiyor.. İnsan vererek, kendinden eksilterek, kimseyi mutlu edemez...
    emeğinize sağlık🌸

    YanıtlaSil
  2. İnsanlarin iliskilerinde bedel dengenin önemi çok güzel vurgulanmiş.Yırwginize saglik

    YanıtlaSil