Patates Adam

- “Patatees soğaan patates soğan! Afyon patatesi bunlaaar!”

- “Gene geldi sebzeci, bas bas bağırıyor; yok mu şu adamdan 2 kilo patates alan? Alan olsa da biraz sussa…”

- “Bir satamadı şu patatesleri. Bak hala bağırıyor: Afyon patatesiymiş! Sanki gıcıklığına yapıyor.”


Sebzeci, “Afyon patatesi!” diye bağırdıkça Aysel’in aklına ayrıldığı eşi Furkan geldi. 

İlk tanıştıklarında ne kadar da yakışıklı ne kadar da heybetli idi. Yemyeşil gözlerine, kumral saçlarına resmen âşık olmuştu Aysel. Ne yiyebiliyor ne de içebiliyordu. Gecesi gündüzü Furkan’dı. Eninde sonunda muradına erdi ve evlendiler. 


İlk aylar Aysel camlarda kapılarda işten eve gelmesini beklemeyi hayal etmişti. Etmişti de dahaca işe giden bir Furkan yoktu. İlk başlarda ne de hoşuna gitmişti Aysel’in. Sürekli diz dize, göz göze… Ne zaman ki ev sahibi kapıyı çaldı o zaman bu rüya bitti ve kabuslar başladı. 


Furkan çalışmıyor, bütün gün evde maç izliyor bir de Aysel’e: “Git sen çalış o zaman” diyordu. 7-8 ay içinde borçlar birikmiş daha evin bir kirası bile ödenmemişti. Artık neredeyse eve haciz gelecekti. Neyin içine düşmüştü Aysel böyle? 


İçinde bulunduğu durumu düşündükçe Aysel kalbinin daraldığını hissetti. Azıcık da olsa nefes almak için Nalan’ı aradı:

- “Nalan ben hiç iyi değilim evdeysen geliyorum.”

- “Gel canım gel, evdeyim bekliyorum.”


Aysel cebini yokladı biraz bozukluk bir de 5-10 TL’si vardı. Yol parasına yeterdi. Hemen evden hızlıca çıkıp durağa yürüdü, ilk gelen minibüse zor bindi ve kendini attı Nalan’ın kapısına.

- “Nalan, ben dayanamıyorum bu nasıl iş! Bu adam ne işe gidiyor ne de işsizlikle ilgili derdi var. Aylardır sağdan soldan borç alarak geçiniyoruz. Kenarda kuruş paramız yok. Ben nerde hata yaptım, niye bunlar benim başıma geliyor! Keşke biriniz de beni uyarsaydı!”


- “Ah Aysel ah! Füsun’la beraber seninle kaç defa konuşmadık mı? Sana demedik mi: bak arkadaşım sen böyle 200 km hızla gidiyorsun da bu adamla olmaz. Bizi hiç duymadın ki. “

- “Ah ah dediniz dediniz evet!”

- “Maalesef sen patatese altın muamelesi yaptın!”

- “Patates mi? Nasıl yani, ne demek şimdi o?”

- “Ayselcim, bak canım, güzel arkadaşım benim.  İnsan neyin peşinden koşar bu hayatta?”

- “Aşkıııın…”

- “Yok öyle değil işte. Şimdi senin Furkan’a olan davranışlarını ne belirledi biliyor musun?”


Aysel bu sefer Nalan’ı pür dikkat dinliyordu. Önceden sadece dinliyormuş gibi yapar, bir an önce sözünü bitirse de hemen cevap versem diye düşünürdü. 


- “Şöyle düşün şimdi: Bak evde balkonda oturuyorsun ve bir anda kuyumcu geliyor. Tüm altınlarını sokağa saçıyor, ne yaparsın?”

- “Ne yapacağım hemen sokağa iner altınları toplarım.”

- “Aynen. Herkes bu durumda öyle yapar. Neden? Çünkü altın çok değerli. Bunu bedava dağıtan varsa ne olur? Herkes ona hücum eder. Peki, altınları topladın eve geldin. Aradan iki saat geçti sen yine balkondasın. Bu sefer de sebzeci geçiyor “Patates, soğan, patates, soğan…” Sence patatese hücum eden, o patatesleri ben almalıyım diyen olur mu?

- “Yok canım, kim der onu bir patates için!”

- “İşte tam da sen bunu yaptın…”

- “Neyi yaptım? Ben şimdi hiçbir şey anlamadım. Furkan’la bu konunun ne alakası var ki?”

- “Alakası şu Aysel’cim, insan her şeye anlam yükleyen bir canlı…”


Aysel’in gözleri fal taşı gibi açılmış Nalan’a kilitlenmişti. Nalan konuşmasına devam etti:


-“İnsan neye anlam yüklerse o değerli olur. Ve insan değer verdiği şeyin peşinden gider. 

Eğer insan patatese altın muamelesi yaparsa onu altın zanneder. Patatesi altın gibi görmeye başlar. Ama hayır! O aslında patates adamdı. Ama insan öyle bir anlam yükler ki kendi gerçeğini oluşturur. Ama hep yanılır. Sen de aslında bir hayale kapıldın. O kadar çok Furkan’la evlenmek istedin ki biz sana ne dersek diyelim bizi hiç duymadın ve bizden hep uzaklaştın… “

Söylenenler insanın isteklerine ters düşmeyegörsün. Hemen o engelleri ortadan kaldırmaya çalışır, görmezden gelir. 

İnsan yaptığı yanlışa kim engelse onu düşman, kim destekse onu dost beller. İşte bu yüzden insan neyi çok isterse orada da yanılmaya başlar. O kadar çok Furkan’la evlenmek isteğine kapıldın ki onun henüz çalışmadığını, sorumluk alabilecek duruma gelmesini beklemek istemedin. Bu durumun farkına dahi varamadın. “


Aysel Nalanı dinlerken gözünden yaşlar dökülürken ağızından ise şu cümleler döküldü:

-“Evet, ben aslında yanılmışım. Hem de çoook yanılmışım…”

Yorum Gönder

6 Yorumlar

  1. Yanılmadan fark edelim inşallah

    YanıtlaSil
  2. Elinize sağlık güzel olmuş

    YanıtlaSil
  3. Aah gençler deneyimsel tasarım öğretisi seminerlerine gelinde gerçek nedir, gerçek eş nasıl anlaşılır bir anlayın isterim. Çok isterim hem de.

    YanıtlaSil
  4. İnsanın hayatta en çok hata yaptığı yerlerden biri ilişkiler. Deneyimsel Tasarım Öğretisinin verdiği yöntemlerle bir ilişki doğru yönetilebilir.

    YanıtlaSil
  5. Doğru tercihler yapabilmek duasıyla..
    kaleminize sağlık..

    YanıtlaSil
  6. Yumurtayı sertleştiren su, patatesi yumuşatır… Doğru yerlerde doğru seçimleri ve tepkileri verebilmek umuduyla…

    YanıtlaSil