“Çok garip biri,
Anlattıklarımı hiç anlamamış!
Çok zıt karakterleriz bence…”
Tanıdık geldi mi bu cümleler?
Hangimiz bu cümleleri kullanmıyoruz ki?
Ofiste, Figen’in de etrafı tuhaf insanlarla doluydu. Bu durum onu çok rahatsız ediyordu. Ne yöneticisiyle ne de çalışma arkadaşlarıyla ortak bir dil yakalayamamıştı. Bu yüzden her sabah işe giderken ayakları geri geri gidiyordu. Dışlandığını hissettiği o insanların arasına, ofise...
Müdürü Sedat Bey, çok hızlı konuşan ve hızlı hareket eden biriydi. Bir soru soruyor, cevap verirken yarıda kesiyordu. Cevabı dinlemeden başkasına soru soruyordu. Sanki Füsun’a tahammül edemiyordu. Böyle olunca insan kendisini beceriksiz hissediyordu.
“Müdür dediğin insanı anlar dinler, yönlendirir.”
“Aynı departmanda çalışan Okan’a ne demeli?” “Sürekli ayakta ne yaptığı belli değil. İnsan biraz masasında oturur.”
Diye içinden geçirirdi Füsun… Bu ortam ve insanların tavırları çok yüksek devirli geliyordu Füsun’a. Bir sabah çalışma arkadaşı Deniz, Füsun’un yanına geldi. “Senin yüzünde sürekli ters bakan bir ifade var. İnsanın morali bozuluyor, niye böylesin?” Dedi.
Ters bir ifade mi? bu da neydi şimdi?
Sanki iş yerinde bütün problemli insanları mıknatıs gibi kendisine çekmişti Füsun.
Peki, farklılıklar gerçekten bir problem miydi?
Yıllarca evli kalan insanlar, evlendiklerinde birbirlerine çok mu benziyorlardı?
Yoksa farklılıkları kabul edip uyum sağlamayı mı seçtiler?
Peki ya uyum sağlayamayanlar?
Onların hayatlarına ne oldu?
Onlarca müşteriye satış yapan iş insanları?
Müşterileriyle şans eseri mi anlaşabiliyorlar?
Ya senin anlaşamadığın o gıcık insan?
Başkaları onunla nasıl anlaşıyor?
Onu nasıl yönetiyorlar?
Veya onun tarafından yönetiliyorlar?
O tuhaf bulduğun insana birileri âşık oluyor,
Birileri onu yönetici yapıyor...
Birileri onunla dost oluyor...
Bu nasıl olabiliyor?
Hiç kimse gerçeği göremiyor mu?
Ve hayat...
O hayat, bizi aynı departmana koyduysa,
Aynı aileye koyduysa,
Aynı eve koyduysa,
İnsan ne yapsın?
Atsa atılmıyor,
Satsa satılmıyorsa,
Peki ya biz?
Bize gıcık olanlar kimler?
Onlar da merak ediyorlar;
“Birileri nasıl bizimle çalışmak ister?” Bunu anlamakta güçlük çekiyorlar.
Bizi seven insanlara hayret ediyorlar.
Bizimle evlenmek isteyenlere şaşırıyorlar.
Bizimle evlenmiş olanlara, bizimle çalışanlara sabır diliyorlar ...
İçinizdeki ses,
“Aslında onun düşündüğü kadar kötü biri değilim.” Diyor mu?
Emin olun karşı yakadan gelen ses de aynısını söylüyor...
“Ben aslında o kadar gıcık biri değilim”
Peki o zaman
O gerçekten kim?
Ben gerçekten kimim?
Hayat farklı yakalar arasında köprü kurmaya davet etmişse,
Başta kibarlıkla,
Sonra ısrarla,
Ve sonunda zorla,
O köprüden geçmeden birçok şeyi göremeyeceğiniz belliyse…
İlişkilerde Kim Kimdir?
Eğitimine davetlisiniz...
Anlattıklarımı hiç anlamamış!
Çok zıt karakterleriz bence…”
Tanıdık geldi mi bu cümleler?
Hangimiz bu cümleleri kullanmıyoruz ki?
Ofiste, Figen’in de etrafı tuhaf insanlarla doluydu. Bu durum onu çok rahatsız ediyordu. Ne yöneticisiyle ne de çalışma arkadaşlarıyla ortak bir dil yakalayamamıştı. Bu yüzden her sabah işe giderken ayakları geri geri gidiyordu. Dışlandığını hissettiği o insanların arasına, ofise...
Müdürü Sedat Bey, çok hızlı konuşan ve hızlı hareket eden biriydi. Bir soru soruyor, cevap verirken yarıda kesiyordu. Cevabı dinlemeden başkasına soru soruyordu. Sanki Füsun’a tahammül edemiyordu. Böyle olunca insan kendisini beceriksiz hissediyordu.
“Müdür dediğin insanı anlar dinler, yönlendirir.”
“Aynı departmanda çalışan Okan’a ne demeli?” “Sürekli ayakta ne yaptığı belli değil. İnsan biraz masasında oturur.”
Diye içinden geçirirdi Füsun… Bu ortam ve insanların tavırları çok yüksek devirli geliyordu Füsun’a. Bir sabah çalışma arkadaşı Deniz, Füsun’un yanına geldi. “Senin yüzünde sürekli ters bakan bir ifade var. İnsanın morali bozuluyor, niye böylesin?” Dedi.
Ters bir ifade mi? bu da neydi şimdi?
Sanki iş yerinde bütün problemli insanları mıknatıs gibi kendisine çekmişti Füsun.
Peki, farklılıklar gerçekten bir problem miydi?
Yıllarca evli kalan insanlar, evlendiklerinde birbirlerine çok mu benziyorlardı?
Yoksa farklılıkları kabul edip uyum sağlamayı mı seçtiler?
Peki ya uyum sağlayamayanlar?
Onların hayatlarına ne oldu?
Onlarca müşteriye satış yapan iş insanları?
Müşterileriyle şans eseri mi anlaşabiliyorlar?
Ya senin anlaşamadığın o gıcık insan?
Başkaları onunla nasıl anlaşıyor?
Onu nasıl yönetiyorlar?
Veya onun tarafından yönetiliyorlar?
O tuhaf bulduğun insana birileri âşık oluyor,
Birileri onu yönetici yapıyor...
Birileri onunla dost oluyor...
Bu nasıl olabiliyor?
Hiç kimse gerçeği göremiyor mu?
Ve hayat...
O hayat, bizi aynı departmana koyduysa,
Aynı aileye koyduysa,
Aynı eve koyduysa,
İnsan ne yapsın?
Atsa atılmıyor,
Satsa satılmıyorsa,
Peki ya biz?
Bize gıcık olanlar kimler?
Onlar da merak ediyorlar;
“Birileri nasıl bizimle çalışmak ister?” Bunu anlamakta güçlük çekiyorlar.
Bizi seven insanlara hayret ediyorlar.
Bizimle evlenmek isteyenlere şaşırıyorlar.
Bizimle evlenmiş olanlara, bizimle çalışanlara sabır diliyorlar ...
İçinizdeki ses,
“Aslında onun düşündüğü kadar kötü biri değilim.” Diyor mu?
Emin olun karşı yakadan gelen ses de aynısını söylüyor...
“Ben aslında o kadar gıcık biri değilim”
Peki o zaman
O gerçekten kim?
Ben gerçekten kimim?
Hayat farklı yakalar arasında köprü kurmaya davet etmişse,
Başta kibarlıkla,
Sonra ısrarla,
Ve sonunda zorla,
O köprüden geçmeden birçok şeyi göremeyeceğiniz belliyse…
İlişkilerde Kim Kimdir?
Eğitimine davetlisiniz...
3 Yorumlar
Gerçekten kimin kim olduğu hakkında stratejiler veren harika bir eğitim :) Teşekkürler deneyimsel tasarım öğretisi :) :)
YanıtlaSilDeneyimsel tasarım öğretisi seminerleri sonrası şunları daha önce bilseydim neleri değiştirebilirdim hayatımda demiştim ama hiç bir şey için geç değil. Gençler ve genç hissedenler gönülden tavsiyemdir
YanıtlaSilFigen hanıma da bu problemlerini çözmesi için deneyimsel tasarım öğretisi kim kimdir seminerine davet ediyorum. I.K
YanıtlaSil