SOSYAL AĞ MI? SOSYAL BAĞ MI?

 


SOSYAL AĞ MI? SOSYAL BAĞ MI?

Hani derler ya ilişkimiz pamuk ipliğine bağlı…

Peki, ilişkilerimizdeki o pamuk ipliği denen şey nasıl sağlamlaşır?

Biz bağ deyince ne anlıyoruz?

İşte arkadaşlarımızla, evde ailemizle bir bağımız, ilişkimiz var. İnsan sahip olduğu ilişkilerde güven arar. Komşusuna, iş arkadaşına, eşine, çocuğuna, müşterisine güvenmek ister. Sofrasını sevdiği ve güvendiği insanlarla paylaşmak ister. Ticaretini güvendiği kişilerle yapmak ister. Sadık müşterileri olsun ister. Hayatta yalnız bırakılmak istemez. Bu yüzden gerçek ilişkiler kurmak ister.

Canan tam da bunu düşünüyordu.  Etrafında olduğunu düşündüğü insanlar, sahip olduğu ilişkiler acaba ne kadar samimiydi?  Bu günlerde bu konudaki eminliğini kaybeder gibiydi.

Bir hafta önce evde film izlerken, birden gözünün görmediğini fark etmişti.  Sanki her şeyi yarım görmeye başlamıştı. Bir taksiye atlayıp apar topar acile gitmişti o gece. Hayatının dönüm noktası olacak bir haber almıştı ertesi sabah. Bir pıhtı vardı göz damarlarını tıkayan. Ama asıl önemli olan bu pıhtının kalpten geliyor olmasıydı. Kalp kapakçıkları işlevini yitirmişti ve acilen değiştirilmesi gerekiyordu. Canan henüz otuz beş yaşındaydı ve çok korkuyordu…

Annesi ona refakat edemezdi, sağlığı müsait değildi. Telefon fihristinde yüzlerce isim kayıtlıydı ama kimi arayacağını kestiremedi. Sosyal medya hesaplarında yayınladığı her fotoğraf binlerce “like” alıyordu. Her hikâye paylaşımına etkileşim yağıyordu ama şimdi, şu an kim yanında olmak ister bilmiyordu. Aklına arayacak isim gelmiyordu. Halbuki birçok insan tanıyordu.

Peki, çok insan tanımak bizi “sosyal bağları güçlü insan” yapar mı? Evet, insan sosyal bir canlıdır ve bunun için iletişime ihtiyaç duyar. Peki, sadece iletişim kurmak bağ kurmaya yeter mi? Biriyle selamlaştığımda, arkadaşımla buluşup modadan, sinemadan, futboldan konuştuğumda bağ kurmuş olur muyum?

İnsanların ihtiyaçlarını görme marifeti bağ kurmamızı sağlıyor olabilir mi?

Çünkü budur insanı albenili yapan.

İhtiyaç gören insan bağ kurar ve bu bağların sayısı ne kadar çok olursa, insanın ilişkileri o kadar uzun ömürlü ve sağlam olur.

Birbirlerinin zor zamanlarında yan yana olanlar, ihtiyaçları olduğunda birbirlerine omuz verenler, bu bağ için emek verenler, sağlıklı ve sağlam ilişkiler kurabilir. Bir çiçeği büyütmek gibidir ilişkiler.  Emek ister, bilinç ister, zaman ayırmak ister.

Önemli olan ne kadar çok insan tanıdığımız değil, ne kadar insana faydamız olduğudur. İnsan çevresindekinin ihtiyaçlarını karşıladıkça kendi ihtiyaçları da karşılanır. Böylece gerçek bağlar sayesinde kalabalıklar içinde yalnız hissetmez.

Canan şu an neden yalnız hissettiğini düşünürken, oturdukları eve ilk taşındıkları günü hatırladı. Taşınma yorgunluğuna bir de asansör arızası eklenmiş ve bütün gün onca katı inip çıkması gerekmişti. 4. Kat merdivenlerinde nefes nefese kalmış dinlenirken hiç tanımadığı komşusunun uzattığı soğuk suyu ve o hoş kokulu, köpüklü kahveyi hatırladı. Nasıl da iyi gelmişti. Şimdi arayabilse yine aynı sevecenlikle ilgilenir diye düşündü. Sahi ne kadar uzun zaman olmuştu komşusu ile görüşmeyeli?

Kurduğu sanal bağlar onu yakınlarından uzaklaştırmış mıydı? Her akşam ekranındaki komşularına ayırdığı vakti gerçek komşularına ayırmış olsaydı… Zihninde bu sorular dönüyordu.

Aklına Nazife teyzenin cenazesi geldi, mahşer yeri gibi kalabalık bir cenazeydi. İlginç bir biçimde her yaştan, her mevkiden insan vardı. Bu kadar farklı insanla nasıl bağ kurabilmişti Nazife teyze? Bunca farklı insanın onun cenazesinde bir araya gelmesi tesadüf müydü? Nasıl bu kadar insan biriktirebilmişti Nazife Teyze? Sosyal medyada bu kadar çok takipçisi olan insanlara fenomen deniliyordu. Nazife teyze nerenin fenomeniydi acaba?

                                                                          ‘’Canan’da çok insan biriktirmişti ama nerde! 



Hastane odasından çıktığında desteğe ihtiyacı vardı Canan’ın. Belki bir kâse sıcak çorba yapanı olurdu. Hem de en gerçek olanından, sanal değil. Gerçi şimdi her şeyin sanal olanı çıkmıştı. Çiçek göndermek bile demode sayılıyordu, çiçek emojileri vardı artık. Üzüntü paylaşmanın yolu üzgün surat emojisi, sevgi göstermenin yolu kalp emojisi olmuştu. Bir kâse çorbanın bile emojisi vardı.

Canan o gün hastaneden taburcu olmuştu. Göğsündeki ameliyat yarasını bir yere çarpmamak için kucağında yastıkla odasında yürüme egzersizi yaparken kapının çaldığını duydu. Gelen seslere kulak kabarttı. 4. Kat komşusuydu gelen. “Canan için şifa niyetine çorba yaptım” diyordu. Bir tebessüm yayıldı çehresine…


 


 

Yorum Gönder

3 Yorumlar

  1. Bugünlerde sosyal medyada hepimizin bağlantısı var. Ama bir ihtiyaç olduğunda yanımızda olan insan sayısı az. Buna değinen çok güzel bir yazı olmuş 👏🏼

    YanıtlaSil
  2. Gerçek olanı sanal olanla değiştirmemek dileğiyle kaleminize sağlık teşekkürler

    YanıtlaSil
  3. Nazife gibi olabilmek umuduyla…

    YanıtlaSil